Şubat 13, 2011

Alegra

İstanbul, nihayet evdeyim. Kardeşimin indirdiği Spartacus: Gods of the Arena'yı izliyorum. Sabahtan beri ard arda 4 bölümü de gömdüm. Sürekli sex, şarap içinde yüzerek yaşayan "ahlaksız" Romalıları görünce aklıma eski bir Napoli macerası geldi:

 

İzmir'den başlayan yolculuğun ilk rota bacağı kısa, Napoli'deyim. Artık işe de, götürülerine de getirilerine de aşinayım. İkinci ya da üçüncü gelişim bu kente. Hemen yanıbaşında "O kadar ahlaksızca yaşadıkları için tanrılar tarafından cezalandırılan" insanların şehri tarihi Pompei var. Kaldırımlarındaki yarak kabartmalarını takip ettiğinde kerhanelere ulaşıyorsun. Bu kadar sefahata dalıp da bu kadar sikişince tanrılar bu halkı cezalandırmış tabi! Vezüv patlamış, hırsızlağa karşı malları koruması için zincirlenen köleler ve patlamadan kaçamayanlar üzerlerine yağan küller yüzünden taşlaşmış. Şaşırtıcı aslında, sahici değil gibi duruyorlar ama son derece  gerçekler. Ağlarkan, dua ederken, kimisi yemek yerken ölmüş. Ölürkenki ifade hiçbir yüzde bozulmamış. Sanki kalkıp hayata devam edecekler, sana nerden geldin diye soracaklarmış gibi.


Asıl hikaye'ye geliyorum, bunları öğrendiğim emekli coğrafya öğretmeni doğma büyüme Napolili Guiseppe'ye. Bir önceki -yaklaşık 2 ay önce- gelişimde yağmurdan sakındığım bir saçağın altında tanıştığım, benim bildiğim 20 kelimeyi geçmeyen İtalyanca ve onun bildiği kısıtlı İngilizce'ye, onca yaş farkına rağmen son derece güzel anlaştığımız yaşlı başlı arkadaşım. Akdeniz kanı çekiyor işte.  Önceki gelişimde kenteki son saatlerimde arkadaş olmuşuz, bütün maaşı yeni arabaya yatırdığımdan ve gemiden 20 euro parayla sadece pizza yemeye çıktığımdan cepte sadece 8 euro para kalmış. Saçak altında birbirimize gülümseyerek başlayan muhabbete Guiseppe'nin ısmarladığı buğday biralarının eşliğinde devam ediyoruz. Onca iletişim güçlüğüne rağmen çok iyi anlaşıyoruz, annesinin annesi İstanbul Rumlarından, İstanbul'u hep görmek istermiş. Şaşırıyor içki içmeme, sen nasıl müslümansın? O gün anlıyorum bizde nasıl gelen tüm turistlere orospu gözüyle bakanlar varsa orda da Türkiye'ye geri kalmış bir Arap ülkesi gözüyle bakanlar var. Dilim döndüğünce fahri diplomat misyonuyla anlatıyorum memleketimizi, biz şöyle moderniz, içki içeriz, sex yaparız, türbanlıdan çok başı açık kadın var, arap değiliz, namaz kılmayanlar kılanlardan daha fazla vs. vs. Konu sexe geliyor doğal olarak; yaptın mı diyor Napoli'de. Anlatıyorum dolandırılmaktan son anda kurtulduğumu önce: "Hey arkadaş, turko! Yuz dollar video kammera istersin?" diye seslenen Vespa'nın üstündeki dolandırıcıyı. Pizzacıda sigara istemeyi bilen ama pas vermeyen garsonu, kalenin üstündeki parkta tanıştığım ispanyol kızı ve yalnız kalan yanındaki kaltağın işi bozması yüzünden elim sikimde kalışımı. Muhabbet muhabbeti açıyor, Türk-Yunan düşmanlığı, neden evlenmediği, İstanbul, dinler, Fatih Terim falan derken zaman çabuk geçiyor geminin kalkışına az kalmış; kalkmalıyım. Karşılıklı telefon alışverişi yapıyoruz, ben yollanıyorum Bizerte yolculuğuna doğru.


 Söz verdiğim gibi varmadan arıyorum Napoli'li arkadaşımı, "5 saat sonra işim bitiyor, gel al." diyorum. Türk sigarası getirmişim hediye olarak, sigaramızın (daha doğrusu tütünümüzün) ne kadar değerli olduğunu Türk olduğumu öğrenince Avrupalıların ilk sorusunun sigaran var mı olmasından biliyorum. Daha çok şey yapmam lazımdı aslında o kadar misafirperverliğin üzerine. Yemek için sahil kesimdeki bir lokantaya gidiyoruz. Dünyanın en iyi pizzasının neden Napoli'de olduğunu öğreniyorum o gün, çünkü pizzada kullanılan mozzarellanın en kalitelisi manda sütünden yapılanıymış ve mandanın da mozzarellanın da en iyisi burada. Ardından kalenin etrafında, meşhur Garibaldi sokağında turlayıp sonra sahilde ikişer buğday birası içerek batırıyoruz güneşi. Akşam benim için evde özel yemek daveti vermiş, benim yaşımdaki komşu kızını da çağırmış!


Vezüv manzaralı geniş bahçeli akdeniz tipi evinde orta yaşlı Slav hizmetçisi karşılıyor bizi, neden evlenmediğini anlıyorum:) Alegra teşrif ediyor, tam bir esmer İtalyan afet, bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama ben Monica Belucci'ye benzetiyorum. Porcetto  (domuz etli) ve safranlı pilav gerçekten enfes, kırmızı şarapta kısa zamanda dilimizi çözüyor. Alegra'nın İngilizcesi benden iyi, İngilizce öğretmeni. Türkiye'yi, diğer liman maceralarımı, Guiseppe ile nasıl tanıştığımızı, aklıma gelen -başımdan geçmiş veya kendi başımdan geçmiş gibi naklettiğim- bütün komik hikayelerimi anlatıyorum, önyargılar kırılmaya ve nihayet gülmeye başlıyoruz. Bu iş tamam gibi! 3 şişe şarap sonra Guiseppe ve adını hatırlamadığım yardımcısının(!) masada olmadığını farkediyorum, onlar yatmaya gitti diyor Alegra. Gözlerim parlayarak bizi yalnız bırakmak için herhalde diyorum, yüzünün kızardığını o karanlıkta bile görebiliyorum. Verandada yanyana 2-3 kişinin oturabildiği minderli salıncaklardan -başka bir adı var mı bilmiyorum- var , ona geçip şarap ve sigara içip  bir çok şeyden konuşuyor, aslında millet olarak birbirimize ne kadar benzediğimizi keşfediyoruz. Ben ısrarla ilişkilerden, seksten muhabbet açmaya çalıştıkça o ustaca başka konulara geçip yeni bir sigara yakıyor. Çakmağın ateşinde yüzü o kadar güzel ki... Bana yıllar gibi geçen bir süre sonra patlıyorum, daha ne kadar sürecek bu muhabbet deyip duduklarına yapışıyorum . İlk başta karşılık veriyor, 10-15 saniye kadar öpüştükten sonra elimi bacaklarına atmam üzerine ayırıyor dudaklarını ve bunun için çok erken deyip kalkıyor salıncaktan. Ne kadar dil döksem de nafile, sonuç vermiyor. Saat geç oldu deyip evine gidiyor. Çok değerli bir şey kaybetmişim gibi bir duygu var içimde, ama bir yandan da acaip bi' mutluluk.  Keşke sabah limandan ayrılmayacak olsaydım diye hayıflanarak üst kata çıkıp Guiseppe ile vedalaşıyorum.

Sabah limandan ayrılan geminin güvertesinden keyifsizce şehre bakıp bir sigara yakıyorum. Rıhtımda iki kişi dikkatimi çekiyor, yanında Guiseppe ile el sallayan Alegra!

8 yorum:

  1. port beverello mu orası en alttaki fotograf

    YanıtlaSil
  2. ikinci not italyan kadınları gerçekten muhteşem

    YanıtlaSil
  3. molo beverello desek daha doğru.

    YanıtlaSil
  4. Bu hikaye yeni değil mi? Allegrayı götüreceksin yani yakın bi süre içinde?

    YanıtlaSil
  5. allegra değil alegra. 2006 yılından. alegra vol 2 için 2008'e kadar bekledim :))

    YanıtlaSil
  6. Umm, zafere ulaştın yani :) aşk vs olmadı inşallah?

    YanıtlaSil
  7. skor var:) yazarım 1-2 gün içersinde.

    YanıtlaSil